Uzlaşma ve İleriye Dönük Hedefler: Hayalimdeki Ülke ve Seçimler


Uzlaşma ve İleriye Dönük Hedefler: Hayalimdeki Ülke ve Seçimler

 

Sıradaki yazımı özellikle seçim sonuçları açıklanmadan yazmak istedim.

 

Siz bu yazıyı gazetenizde muhtemelen Pazartesi sabahı okuyacaksınız ama ben yazıyı yazarken günlerden Cumartesi. Müthiş önemli (!) seçimlerimiz yarın.

 

Yıllardır “böl ve yönet” felsefesi gereği özellikle kutuplaştırıldığımız ülkemizde hangi kutup kazanacak bunu bilmeden bir yazı yazmak istedim.

 

Çünkü yazımda şu veya bu görüşten değil, sadece evrensel doğrulardan bahsetmek istedim. Her işi doğru yapmanın yalnızca bir şekli var ve ben size işi yapacaklardan değil, şeklinden bahsetmek istedim.

 

Çünkü doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum. Doğru olanın taraf tutmak değil, sorunlarımızı bilimsel olarak ele almak ve çözüm yollarını da ancak bilimin ışığında aramak olduğuna inanıyorum.

 

Seçimi kimin kazanacağını bilmeden yazı yazmak daha kolay. Çünkü şu anda hiçbir görüşün iktidarı garanti değil. İşte gerçek bir demokrasi ve gerçek bir seçim de böyle olmalı. Ve tam da bu durumlarda, sorunlarımızın çözümü konuşulurken bilime başvurulmalı.

 

Çünkü bilimi temel almayanlar kısa vadede üstün başarılar elde edebilse de, uzun vadede kesinlikle ahlaklı ve akıllılar kazanır.

 

Önce seçimin öneminden bahsedelim. Sonra da ona atfedilen gereksiz önemden.

 

Demokrasilerde seçim önemlidir. Çünkü teoride, ülkeyi yönetmeye talip herkes başlangıçta safiyane niyetlerle ve ülkesini daha iyiye götürmek için bu işe talip olur. Bir şeylerin nasıl yapılması gerektiğine dair fikri vardır ve sahip olduğu fikirlerin mevcut iktidardakilerin fikirlerinden daha iyi, daha üstün veya daha akılcı fikirler olduğunu düşünür. Yani herhangi bir şeye aday olan herkes aslında başlangıçta sadece halka hizmet etmeye ve ülkesini daha iyiye doğru ilerletmeye taliptir.

 

Fakat insan fıtratı gereği bencil ve unutkandır.

 

Kişi, seçimlerden bir süre geçtikten sonra ve zaman içerisinde tanındıkça, sevildikçe veya güç kazandıkça fikirleri değişebilir. Fikren aynı yerde dursa bile uygulama biçimi ve halka yaklaşımı değişebilir. Daha fenası, bu gücü ve popülariteyi halk lehine değil de kendi lehine kullanmaya başlayabilir.

 

Onun içindir ki gelişmiş her ülkede 4 veya 5 yılda bir seçimler yenilenir. Bu vesileyle her zaman yeni fikirlerin iktidara gelebilmesine fırsat tanınırken, mevcut iktidarın da (eğer hâlâ yönetime talipse) kendine çeki düzen vereceği ve halktan ve halisane niyetlerinden kopmayacağı umulur.

 

Seçimlerin önemi bundandır. Peki, Türkiye’de seçimlere atfedilen önem de bu kadar mıdır?

 

Korkarım bundan fazlasıdır. Bizde her olay, her yatırım, her karar seçimi bekler. Mal alımları, ödemeler, mevduat değerlendirmeleri, taşınma kararları, aksiyon planları; bunların her birisi seçim sonucunu bekler. Hem de bazen aylarca.

 

Yıllardır izlerim bu durumu ama hiç anlayamam. Ortalama 2 yılda bir seçime gidilen ülkemizde her seçimden birkaç ay önce ana kararların durdurulmasını ve seçimden bir iki ay sonrasının beklenmesini hep yadırgarım. Ne büyük zaman israfıdır!

 

Bu ve bundan sonraki seçimler için bazı dileklerim var:

 

Öncelikle şunu diliyorum; siyasi görüşümüzden ve dünyaya bakışımızdan tamamen ari olarak bazı konularda uzlaşabilelim. Hedeflerde uzlaşabilelim. Ayrılıklarımız sadece o hedefe varış yolumuzla ilgili olsun.

 

Dünya standartlarındaki en iyi eğitimi bizim vermemiz gerektiğinde uzlaşalım bir kere. Eğitim sistemimizin eksikliklerinde uzlaşalım. Bakın bunun hiç kişiye göre değişir bir yanı da yok, eğitim sisteminin çıktısı öğrencilerdir ve öğrencilerimizin başarıları geçerliliği uluslararası olarak kanıtlanmış sınavlarla pekâlâ ölçülebiliyor. Son yapılan teste göre öğrencilerimiz ilk 40’ta değil, bırakın ilk 10’u. Bu seviyenin acilen yükseltilmesi lazım. Burada uzlaşalım.

 

Hukuk sistemimizin ciddi eksiklikleri var, burada uzlaşalım. Suç işlemeyenler mahkemeden suçlulardan daha çok korkar durumdalar. Hukukun üstünlüğü endeksine göre 140 ülke arasında 116.’ysak, burada çok ciddi bir sorun var. En azından burada uzlaşalım. Kim Cumhurbaşkanı seçilirse seçilsin, önce bunu düzeltmeli. Ve yargı tamamen bağımsız olmalı. Gelin burada uzlaşalım.

 

Ülkemizde yalnızca serbest piyasa ekonomisi kuralları uygulanmalı (vahşi kapitalizmle aynı şey değildir). Eğitim sisteminin düzgün olduğu ve hukukun üstün olduğu bir ülkede eğer serbest piyasa ekonomisi kuralları işlerse, o ülkede makroekonomik bir sorun kalmaz, burada uzlaşalım. Hükümet piyasaya karışmasın. İnsanların döviz mi TL mi biriktirdiğine karışmasın. Ne dövize sahip olmayı kısıtlasın ne TL biriktirmeye kalkanı hazineden desteklesin. Ne tanzim satış mağazaları açılsın ne de faiz indirilmeye veya yükseltilmeye kalkışılsın. Hükümetin temin edeceği tek ekonomik gerçeklik, bütün tüccarların “dürüstçe ve etik kuralları çerçevesinde” çalışacağına duyulan güven olsun. Burada hepimiz uzlaşalım.

 

Daha önce de yazmıştım, biz eğer Dünya’daki ilk 10 ekonomi arasında olmak istiyorsak bu hedefin ayaklarını yere sağlam bastırmalıyız.

 

Çocuklarımız sınavlarda en başarılı 10 ülkenin öğrencileri arasında değillerse, iş yapabilme kolaylığında ilk 10’da değilsek, hukukun en üstün olduğu ilk 10 ülke arasında değilsek, bizim Dünya’da herhangi bir konuda ilk 10’da olmamız zor. Burada uzlaşalım.

 

Yukarıda saydığım şeylerden hiçbirisi siyasi bir partinin görüşü veya gündemiyle alakalı değildir. Peki, herhangi birisine itirazınız var mı?

 

Ülkemizde bu 3 konu çözülürse aslında buna bağlı olarak onlarca başka sorun da çözülmüş olur. Ve bu sorunları çözmek istemeyi herhangi bir siyasi görüşle bağdaştıramıyorum ben. Eğitim gibi, adalet gibi, ekonomi gibi temel kavramları kim iyileştirmek istemez ki?

 

Bu da beni bir başka konuya getiriyor:

 

Eğer adaylardan tamamı yukarıda saydığım sorunlarda mutabıklarsa (çözüm yolunda mutabık olmak zorunda değiller), o zaman günün sonunda seçimler (demokratik ve adil bir ülkede) günlük hayatı etkileyecek bir şey olamaz. En önemlisi burada uzlaşalım. A veya B partisinin kazanması bizim günlük yaşantımızı şu veya bu şekilde etkileyecekse burada partilerden ve seçimlerden daha büyük, temelde çok ciddi bir sorun vardır, burada uzlaşalım.

 

Sorunların varlığında uzlaşalım ki çözüm yolları arayalım.

 

Benim hayalimde bir ülke var. O ülkede de seçimler var elbette. Ama o seçimlerde dünya görüşü ne olursa olsun sadece yargı bağımsızlığına müdahale etmeyeceğinden emin olduğumuz, eğitim sistemini kesinlikle işin ehillerine bırakacağını bildiğimiz, serbest piyasaya müdahale etmeye kalktığında karşısında hem girişimcileri hem de işçileri bulacağı için bunu aklından bile geçirmeyen adaylar yarışır.

 

Hayalimdeki ülkede muasır medeniyetler seviyesine çıkmamız gerektiğinde herkes mutabıktır, ancak bu seviyeye nasıl çıkarız yalnızca bu tartışılır. Eksik anlaşılmasın, bu da sadece bilimsel veriler ışığında tartışılır.

 

Bir gün hep birlikte hayalimdeki ülkemizde yaşamak dileğiyle…

 

 

 

Image by Freepik