Yeni Bir Fırsat Penceresi


Yeni Bir Fırsat Penceresi

 

Son birkaç aydır çeşitli teknoloji firmalarında çalışanların görevlerine toplu son vermeler konuşuluyor. BBC’nin alıntıladığı habere göre 2022 yılı içerisinde şu ana kadar teknoloji firmalarında çalışan 120.000 kişinin işine son verilmiş. Personel çıkaran firmalar arasında çok iyi bildiğimiz Meta, Amazon, Shopify, Netflix, Getir, Twitter gibi devler de var.

Sadece Meta (Facebook, Instagram ve Whatsapp’ın çatı kuruluşu) bu ay 11.000 kişinin işine son vermiş (ki bu sayı şirketin toplam çalışan sayısının %13’üne denk geliyor). 

10.000 kişiyi işten çıkaran bir başka şirket olan Amazon’da, bu işten çıkarmalara sebep olarak “garip ve belirsiz makroekonomik durum” gösteriliyor.

Bu açıklama beni çok düşündürdü. Bugün küresel düzeyde şahit olduğumuz ve açıklayamadığımız “gariplikler ve belirsizliklerden” Amazon bile şikâyetçi. Ama bugünkü yazımızın konusu bu değil. Bu garipliklere ve Batı’da gittikçe daha fazla yaygınlaşan “daha az iş günü” trendine bir sonraki yazımda değinmek istiyorum.

120.000 teknoloji geliştiricisinin işten çıkarıldığını duyunca bir hayal kurdum.

Ulu Önder’in Nazi Almanya’sından kaçan Yahudi bilim insanlarına ülkemizin kapılarını açıp yaklaşık 150 bilim insanına bilimsel çalışmalarına devam etme, kitaplar yayımlama (hatta tercümanlar vasıtasıyla Türkçe kitaplar yayımlama), yükseköğrenim kurumlarında eğitim verme ve de en önemlisi insanca yaşama hakkı verdiğini anımsadım.

Elbette 1930’larda Almanya’dan kaçmak zorunda kalan bilim insanlarıyla bugün işten çıkarılan 120 bin kişinin durumu aynı değil. Peki ya bu krizi fırsata çevirebilirsek?

Bahsettiğimiz 120.000 kişinin tamamı eğitimli ve kalifiye personel; birçoğu yazılım mühendisi veya kod geliştirici. (Batı’da asgari ücret yaklaşık 2 bin dolarken bu seviyedeki insanların maaşlarının aylık 7 bin dolarla 20-25 bin dolar arasında olduğunu da belirtelim.)

 

Bu 120.000 kişinin 1.000’ini Türkiye’ye getirip burada istihdam edebilsek sizce neler olurdu?

 

Yakın zamanda güzel bir söz duydum: Değişim hiç bu kadar hızlı olmamıştı; bir daha da hiç bu kadar yavaş olmayacak.

Yapay zekânın ve teknolojinin öneminin bu kadar hızlı arttığı günümüzde sağlam bir teknoloji üretim altyapımızın olması hem refahımız hem de milli sanayimiz için olmazsa olmaz. 

Türk milleti olarak teknolojiyi ve onun nimetlerini seviyoruz; bu güzel bir şey. Ama maalesef onu üretmek konusunda onu kullanmaktaki kadar iyi değiliz.

Türkiye’de yüksek teknoloji üreten firmalar veya yazılım firmaları yok mu? Elbette var. Hiçbirinin hakkını yemeyelim. Ama sayıları çok yetersiz. Daha doğrusu ülkemizde bu alanda hâlâ ciddi bir boşluk var. Üstelik “ithal edilecek” bu kalifiye iş gücünden sadece yeni kurulacak firmalar veya bizzat kendi yazılımını geliştirmek isteyen girişimciler değil, eminim ki mevcut teknoloji geliştirme ve yazılım firmalarımız da yararlanacaklar.

 

Peki, neden işten çıkarıldılar?

 

Madem bu insanlar bu kadar faydalıydı; o zaman neden kovuldular? Bu soruyu kendime ben de sordum.

Şüphesiz bu işten çıkarmalar konusunda işten çıkaran firmaların her birinin ayrı bir gerekçesi var. Ama motivasyon sanki ortak.

Bir kere işçi azaltışına giden firmaların tamamı ABD veya Avrupa merkezli. 

İkincisi de bu firmaların önümüzdeki birkaç yıl konusunda bazı kaygıları var. Pandemi döneminde herkes evine kapanınca insanların teknolojik cihaz ve uygulamalara ilgisi tavan yapmıştı. Bu da en çok teknoloji firmalarına yaramıştı. Bu şirketler çok yüksek bir hızla büyüme trendine girdiklerini sanıyorlardı. Aslında fazladan işe alınıp eğitilen herkes o an firmanın o kişiye ihtiyacı olduğu için değil, kısa vadede ihtiyaç duyulursa hazır olmak için işe alınmıştı.

“Yeni normal” o kadar da normalleşmedi. Şüphesiz online alışveriş veya sanal toplantılar bundan sonra da hayatımızın birer gerçeği olarak devam edecek. Yine de bugün pandemi dönemindeki kadar kapalı ve kısıtlı değiliz. Bu nedenle teknoloji firmaları bu yıldan umduklarını pek bulamadılar. 

 

Bu firmaların işine son verdiği ekiple bu firmalarla yarışmak mümkün mü?

 

İşveren gözüyle bakınca 120.000 kişi işsiz kalmış olsa bile, sonuçta “daha değerli” personel tutulup “daha az değerli” personel çıkarılmıştır diye düşünüyoruz. Öyle olduğunu varsayalım. Zaten biz de bugün dev teknoloji firmalarından en üst seviye 1.000 kişiyi transfer edip onlarla devlere rakip olalım diye konuşmuyoruz. Ülkemizdeki ve sanayimizdeki bir açığı kapatmanın en kısa sürecek ve en makul şekilde uygulanabilir yollarını konuşuyoruz.

O 1.000 kişiyi ikna edip istihdam edebilsek bile o dev firmalarla rekabet edebilecek miyiz?

Kısa vadede elbette hayır. Ama benim bugün bahsettiğim şey de oturup hemen kendi Facebook’umuzu yapmamız değil. Mevcut sanayi altyapımızı ve üretim kapasitemizi daha katma değerli ürünler geliştirmeye adamak.

Doğru hamlelerle birkaç yıl içerisinde birim ihracat değerimizi 1,3 dolardan çok daha yukarılara çıkarmak için gerekli sanayi altyapısının bizde mevcut olduğuna inanıyorum. Daha da önemlisi bu altyapının bu yükselişi hâk ettiğine inanıyorum. Kişi başına düşen milli gelirimizi 10.000 dolardan 20.000 dolara çıkarmak için gereken her şey bizde var; tek ihtiyacımız olan biraz bakış açımızı değiştirmek. Tabii bir de bilimin ışığında yürümek.

 

 

Image by Waewkidja on Freepik