İngiltere’nin önemli basın kuruluşlarından The Guardian’da geçen hafta bir haber vardı.
İspanyol çiftçiler zeytinciliği bırakıp bir başka meyveyi yetiştirmeye başlamışlar. Adına da “Yeşil Altın” demişler. Bilin bakalım bu yeşil altın nedir?
Evet, tabii ki (yoksa maalesef mi demeli) Antep fıstığı.
Dünya’da her ne kadar zeytinyağı denince akla ilk gelen ülke İtalya olsa da (yok, zeytinleri iyi olduğu için değil, pazarlamacıları çok iyi olduğu için) İspanyollar aslında her yıl İtalya’nın 3 katı bizimse 4 katımız kadar zeytin yetiştiriyorlar. Yıllık yetiştirilen zeytin miktarına bakıldığında 6 milyon tonla açık ara birinciler. Öyle bir birincilik ki onlardan sonra gelen 2., 3. ve 4. ülkenin yetiştirdiği zeytinin toplamı ancak onlara yetişiyor (İtalya, Fas ve Türkiye).
Peki, bir alandaki Dünya birincisi bu işi neden bırakıyor?
Bu cevabından ders alınması gereken bir soru.
Bir kere katma değeri umdukları kadar çok değil.
Son 5 yılda zeytinyağı ihracatında da yine açık ara birinciler. 2021’de 3 milyar dolarlık ihracat yapmışlar. Ama gelin görün ki ihraç ettikleri zeytinyağının ton başına değeri 3700 USD. İtalya’da bu rakam 5.200 USD. İtalyanlar İspanyolların 4’te biri kadar yağ satmış ama onların yaptığı cironun yarısı kadar ciro yapmış.
(Ara not: Türkiye’nin ihraç ettiği zeytinyağının değeri 3.000 USD/ton)
Sattığınız ürün katma değerli olmadıkça ne kadar satarsanız satın bu sizi tatmin etmez. Sizi tatmin etmediği gibi tedarik zincirinde sizden önceki halkaları, yani sizlerin tedarikçilerini de mutlu etmez. (Yeterince kâr etmediğinizi düşündüğünüz için onlardan da mal alırken sıkı pazarlık ediyorsunuzdur mesela)
İspanyol çiftçiler de böyle düşünmüş olmalı. Habere göre zeytinde kilo başına 0,65 - 0,85 EUR kazanan İspanyol çiftçisi fıstık ekince mahsulde kilogram başına 6-7-8 EUR kazanmaya başlamış. Arada ciddi bir fark var. Onun için de zeytinciliği bırakıp fıstıkçılık yapmaya karar vermişler.
Peki, bu fıstıkçılığa geçiş tesadüf mü? Elbette hayır. 1986 yılında İspanya’nın Castilla-La Mancha bölgesindeki yerel hükümet (sanıyorum bizdeki belediyeye tekabül eder) bir araştırma projesi başlatmış. Projenin amacı hâlihazırda ekilip biçilen ürünlere alternatif olarak bölge çiftçisi ne ekebilir bunu bulmakmış. 10 yıllık bir araştırmanın ve laboratuvar ortamındaki denemelerin sonucunda birkaç türde karar vermişler. Ama bunu gerçek hayata döküp çiftçilerin ekip biçmesine başlayınca diğer türlerin hiçbirinde umduklarını bulamamışlar: Fıstık hariç.
Fıstığın inanılmaz bir biçimde kendi iklimlerine uygun olduğunu söylüyorlar.
Bir sonraki aşama beni çok şaşırtan bir başka aşama: Fıstık yetiştirmenin kitabını yazdırmışlar! Araştırdım buldum, gerçekten de 6 tane İspanyolun yazdığı bir kitap var. Üstelik de ta 2013’te basılmış. 772 sayfalık kitap tamamen İspanyolca ve Antep fıstığı yetiştirme üzerine. Kızmamak ve hayran olmamak elde değil.
Nesine kızdın adamların derseniz, onlara kızmadım. Bundan 10 yıl önce İspanya’da Antep fıstığı yetiştirmek üzerine ansiklopedi gibi kitap yayımlanmış. Acaba bizde kaç kişinin bundan haberi var? Bizim yerel yönetimimiz, tarım kredi kooperatiflerimiz, Antep Fıstığı Araştırma Enstitümüz, Tarım İl Müdürlüğümüz ve çiftçilerimiz ne yapıyordu acaba 10 yıldır, çok merak ediyorum.
Gaziantep’te 42 milyon fıstık ağacı varmış. Ben bu rakamı The Guardian’daki haberden öğrendim. Evet, haberde hem Gaziantep deyip hem de net sayı veriyorlar. Üstelik geçen yıl kuraklıktan dolayı hasadın %40 düştüğünü de belirtiyorlar. Yani onlar bizi iyi tanıyorlar; peki biz onları?
Bizim fıstığımız en üst kalite fıstık diyor İspanyollar. Söyledikleri doğru mudur, değil midir bilemem. Ama biz dünyanın en lezzetli fıstığını yetiştirdiğimizi iddia ederken Kaliforniya gibi dev bir rakibimiz vardı ve onlar da aynı iddiadaydı. Gözümüz aydın şimdi bu kulvarda rakibimiz ikiye çıkmış (en az bizim kadar hasadı olan ve fiyat rekabetine giriştiğimiz İran’ı hiç saymıyorum bile).
Perşembenin gelişi çarşambadan belliymiş ben ona üzüldüm. Üzüldüm dediysem, elbette bizim çiftçilerimiz adına üzüldüm. Yoksa bana göre hava pek hoş. Hem serbest piyasa ekonomisine inanan hem de fıstığa düşkün birisi olarak bu gelişmeler tam beni memnun edecek cinsten. Sonuçta rekabetin oluştuğu her yerde muhakkak müşteri kazanır.
Şimdi hasat bir önceki yıla göre artsa da azalsa da fıstık fiyatını artıran fıstıkçılar ve sürekli fıstık fiyat artışını bahane ederek fiyatlarını fıstıktan bile kat kat fazla artıran baklavacılar düşünsün.
(Not: Baklavacılar da müşteri, fıstık arzında artış sana ne kadar yaradıysa baklavacılara da öyle yaradı, diyenler olabilir. Ben katılmıyorum. Adamlar daha katma değerli diye şampiyon oldukları zeytini bırakıp fıstığa geçmişler. Sizce yarın daha da katma değerli diye kendi pastacılıklarını evirip baklavacılığa da geçmezler mi?)