43. Haftaya Başlarken


43. Haftaya Başlarken

Son bir hafta on gündür yaşadığımız gelişmeler COVID-19’la mücadele anlamında maalesef pek de iç açıcı değil. Bir kere ABD’nin seçimlerden önce “keşfedeceği” aşı planlandığı gibi olmadı. Deneklerde beklenmeyen yan etkiler görülmeye başlayınca o aşı iptal oldu ve bir başka alternatif üzerine tekrar baştan başlandı. Aşı konusunda en ümit veren kurumlardan birisi Oxford Üniversitesi’ydi, onların testlerinde de Faz 1 ve 2 sırasında görülen yan etkilerden dolayı en çok ümitlenilen aşılarından birisi rafa kalktı.

 

Fransa bu hafta sokağa çıkma yasağı uygulamasına tekrar başladı. Yaklaşık 1 ay boyunca gece 21:00 – sabah 06:00 saatleri arasında Fransa’da sokağa çıkılamayacak. Benzeri yasakların Avrupa’daki diğer ülkelerde de başlaması ve Türkiye’de de vaka sayıları düşmezse 1 – 2 ay içerisinde Türkiye’ye de sirayet etmesi bekleniyor.

 

Çin’in geliştirdiği bir aşı var, daha doğrusu birkaç aşı var. Zaten bu gibi durumlarda tek bir aşı değil aynı anda bir sürü aşı geliştirilirmiş. Yan etkiler ortaya çıkıp da belirli bir aşının kullanılamayacağı anlaşıldığı anda birden bire en başa dönmemek için. Şu anda Çin’in üzerinde çalıştığı 8 farklı aşıdan 1 tanesi Türkiye’de de ümitle bekleniyor. Öyle ki, Hacettepe Üniversitesi’ne ve İstanbul Üniversitesi’ne o aşının Faz 1 ve Faz 2 testlerini yapma yetkisi bile verilmiş.

 

Yalnız burada şöyle bir durum var: Farmasotik (ilaç ve eczacılık ile ilgili) tarihte herhangi bir hastalığa karşı bir ilacın geliştirilmesi yaklaşık 10 yıl sürüyormuş. Yanlış okumadınız, on yıl. Ve 10 yıl derken öyle Orta Çağ’dan veya 1900’lü yılların başından, İspanyol gribinden, efendim Sarı Humma’dan falan bahsetmiyorum. Son birkaç yıl içinde geliştirilen Sıtma, Deng Humması veya Ebola aşılarında bile bu durum böyleydi. Geçenlerde konuştuğum bir uzmana göre, ki kendisi Türkiye’deki büyük bir ilaç firmasının yöneticisi, koronavirüs aşısı konusunda Dünya olarak çok fazla hızlı ve “iyimser”iz.

 

Geçen ay yazdığım bir yazıda bu virüsün bizi en iyi ihtimalle 2021 yazına kadar yalnız bırakmayacağını düşündüğümü belirtmiştim. Bahsettiğim uzman da bu öngörümü teyit etti.

 

Bununla birlikte bizleri gururlandıracak bir haber: Aslında şu anda koronavirüse karşı en çok ümit vaat eden aşı, başında bir Türk bilim adamının bulunduğu (Prof. Uğur Şahin) BioNTech firmasının Pfizer firmasıyla birlikte geliştirdiği aşı. Öyle ki ben bu satırları yazmadan 7 saat önce Pfizer firması aşının üretim bandından üretim videosunu bile yayımladı.

 

Gelelim pandeminin bizim ekonomimiz üzerindeki etkilerine.

 

Dolar ve Euro TL karşısında arttıkça artarken bunun genel ticareti veya şahsi tüketimleri etkilememesi mümkün değildi. Merkez Bankası verilerine baktığımızda ticari kredi faizlerinin Temmuz ayı ortasında %8,15’e kadar düşmüşken bu ayın başında %15’lere çıktığını, şu anda bu oranlardan bile daha yükseklerde olduğunu biliyoruz.

 

İhtiyaç+Taşıt+Konut gibi tüketici kredilerindeyse durum daha fena. 24 Nisan’da %8,45 olan yıllık faiz, bu ayın başında %18,34’e kadar çıkmış.

 

İçinde bulunduğumuz duruma bir anda gelmediğimiz için açıkçası bir anda da toparlanma beklemiyorum. Yurtiçindeki ekonomik durgunluk ve yatırımcı motivasyonundaki düşüş sene başına kadar sürebilir. Ancak sene başından sonra birkaç ay boyunca bir toparlanma görünüyor. 2021 Nisan – Ağustos ayları arası belirsiz. Pandeminin ne duruma geleceği, aşının bulunup bulunmadığı, aşının bulunsa bile bunun bizlere ne zaman ulaşabileceği gibi konular o gün daha da netlik kazanacak. 2021 Ağustos’tan sonrasını ancak ilerleyen günlerde öngörmek mümkün.

 

Hem işletme sahiplerinde hem de çalışanlarda ekonomik olarak bir bezginlik ve geleceğe karamsarlıkla bakış görüyorum. İlk yapmamız gereken bunu kırmak. Çünkü ekonomi dediğimiz şey aslında içinde yüzlerce parametre barındıran bir sistemler bütünü. Bir insanın veya bir grup insanın tek başına kontrol edebileceği bir şey değil, ama yeterince büyük bir algı oluşturulduğunda kontrol edilebilme, en azından yönlendirilebilme şansı artıyor.

 

Şöyle açıklayalım: Eğer hava güneşliyse ne kadar insan yağmur yağacak derse desin, ne kadar çok insan yağmur duasına çıkarsa çıksın o yağmur yağmaz. Çünkü meteorolojik olaylar “Tanrısal”dır. Ama çok iyi durumdaki bir ekonomide bile eğer fazlaca insan “Kriz var / Kriz geliyor” demeye başlarsa, eğer ekseriyet olumsuz bir gelecek senaryosuna göre pozisyon alırsa ve eğer yatırımcı duyduklarından korkup yatırımını ertelerse o zaman işte kriz gerçekten de oluşabilir.

 

Çok iyimserce, hatta belki de bugünkü şartlarda biraz da duygusal olarak, izninizle yıl sonu döviz kurları tahminimi yeniliyorum:

1 USD = 8,05 TL (31.12.2020 için)

1 EUR = 9,50 TL (31.12.2020 için)

1 gr altın = 510 TL (31.12.2020 için).

 

İşte bu tabloya bakarak ve TL mevduat oranlarının %15’lere dayandığını hesaba katarak, getiri/risk oranı en yüksek yatırım için menkul servetimizi şu şekilde bölüştürmeliyiz:

Dolar: %11, Euro: %10, Altın: %34 ve Türk Lirası: %45.

 

 

 

Görsel Kaynak:

Calendar photo created by freepik - www.freepik.com