ABD Dağılıyor Mu?


ABD Dağılıyor Mu?
 
Son zamanlarda ABD’nin geleceğine yönelik karamsar görüşlerin sıklaşması üzerine bu konuda ben de ufak bir araştırma yaptım. 
 
Önce şunu söyleyelim, Amerika’nın (ki onlar kendilerini süper güç olarak adlandırırlar) geleceğinin aslında çok da parlak olmadığına dair görüş bunu dile getiren çevrelerce bir umut mu yoksa öngörü mü, henüz bilemiyorum. Ancak her koşulda şunu söylemek sanırım abartı olmaz: Bu çok cesur bir tahmin. 
 
İnsanlar gelecekte neler olacağına dair fikirlerini dile getirirken genelde temkinli davranırlar. Ya da en basit tabirle “destekli sallarlar” diyelim. Çünkü tahminleri tuttuğunda “Bakın ben bilmiştim” demek isterler ama tahminleri tutmadığında toplumun gözünde uydurup uydurup anlatan kişi olmak istemezler.
 
Dolayısıyla birilerinin bugün ABD bile kendi içinde bölünebilir demesi çok cesur bir tahmin. Ben de bu konunun üzerine gitmeye bu şekilde karar verdim.
 
Bildiklerim şunlar:
 
Teksas ve California eyaletlerinin kendi içlerinde büyük bir çekişmesi var. 
Kaliforniya ve Teksas ABD’nin hem ekonomik hem de nüfus olarak olarak en büyük iki eyaleti.
Kaliforniya’daki asgari ücret artışları ve iklim değişikliğini önleyici yaptırımlar oradaki büyük şirketleri bir başka güçlü eyalete taşınmaya itiyor. Taşınmak isteyen şirketler için de en taşınılası eyalet olan Teksas da oraya taşınacak şirketlere çeşitli vergi avantajları sağlayınca eyaletler arası çekişme kaçınılmaz oldu.
Bu çekişmenin simgesi her taşın altından mutlaka çıkan Elon Musk. Tesla’nın dev fabrikasını ve SpaceX’in genel merkezini Kaliforniya’dan Teksas’a taşıdı.
Bu arada pandemiyle başlayan ama giderek azalacağına inanılan işçi bulamama sorununun artık tüm ABD’de kalıcı hâle geldiğinden endişe ediliyor.
ABD ekonomisi bugün (gayrisafi milli hasılaya bakıldığında) pandemi öncesindeki büyüklük seviyesini bile aşmış durumda. Buna rağmen o güne kıyasla bugün toplam çalışan sayısı 3 milyon azalmış.
3 milyon kişi az değil, ABD’deki toplam çalışanların %2’sine tekabül ediyor.
Oregon’da işe başlayan kamyon şoförlerine işe girerken 30.000 dolar veriliyormuş.
Orduda askeri personel olarak görev almak isteyenlere (ki ABD’de askerlik zorunlu değildir, isteğe bağlıdır ve er seviyesinde bile ücretlidir) 50.000 dolar ödenmeye başlanmış.
Yeterince temizlikçi bulunmadığı için bazı lüks zincir otellerde artık misafir odaları otomatik olarak her gün temizlenmeyecekmiş.
Teksas Amerika Birleşik Devletleri’ne katılırken sözleşmesine “İstediği zaman birleşik devletlerden ayrılıp bağımsızlığını ilân edebilir” maddesini ekleten tek eyalet.
 
Okurken size de aslında bu bilgiler birbirleriyle alakasız gibi geldi mi? Bence değiller. 
 
Özellikle işsizlikle ilgili haberler kulaklarınıza birer fırsatmış gibi geldi mi? Doğru tahmin ediyorsunuz. İş arayanlar için bulunmaz fırsatlar bunlar.
 
ABD’de iş bulmak hem çok kolaylaştı hem de çalışan gelirleri arttı. Ama işte bu durum iş arayanlar için kısa vadede iyiyse de aslında ekonominin geneli için pek de iyiye işaret değil.
 
Ekonomide doğal işsizlik veya hedeflenen işsizlik diye bir oran vardır. Bu oranın yaklaşık olarak %2-3 arasında olduğu tahmin edilir. Yani bir ekonomide %2-3 oranında işsizlik varsa orada her şey yolunda demektir. Ama eğer işsizlik yoksa, yani her iş arayan anında iş buluyorsa bu şu anlama gelir: Orada aslında bir işçi eksikliği vardır. İş arayanların anında iş bulduğu bir ülkede aslında işletmeler çalışan bulamıyor demektir ve bu kronik bir çalışan eksikliği anlamına gelir. 
 
Buna bağlı olarak da şirketler tam kapasite veya yüksek performansla çalışamıyor/çalışamaz demektir. 
 
Şirketlerinin sağlıklı çalışamadığı hiçbir ekonomi başarılı olamaz. 
 
Bunun ardından neler gelir size söyleyeyim:
 
Çalışan maaşlarının sürekli olarak artması, nominal olarak artan gelirlerin bireysel harcamaları artması, artan talebe bağlı olarak pazardaki ürünlerin fiyatlarının artması, artan fiyatlardan dolayı çalışanların reel gelirlerindeki azalmalar, bunun yarattığı mutsuzluk ve tatminsizlik vesaire vesaire…
 
Evet bildiniz, yukarıdaki durum hiperenflasyona giden yolun yapı taşlarıdır. 
 
Üstelik dikkatinizi çekerim, bizdeki gibi döviz fiyatlarına bağlı bir enflasyondan bahsetmiyoruz, ABD’de ve dolar bazında bir enflasyondan bahsediyoruz.
 
Bunun bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yansıması çok daha büyük ve ağır olacaktır. 
 
ABD 2021’de son 40 yılın en yüksek enflasyonu olan %7 seviyesini gördü. Buna pandemi koşulları ve salgına bağlı ölümler ve kısıtlamalar da eklenince hem ekonomistler hem de filozoflar 2022’de neler olacağını merakla beklemeye başladılar. 
 
Teksas yeterince güçlenince bağımsızlığını ilân eden ilk eyalet olur mu, bunu diğerleri de izler mi, enflasyon önce ABD’de sonra da Dünya’nın geri kalanında daha büyük ekonomik sıkıntı ve belirsizliklere neden olur mu, bunların hepsini yaşayarak göreceğiz. 
 
Ama bence ABD’nin dağılacağını öngörmek, yine de cesur bir tahmin.